Aksaray Bayan Masöz Hizmeti
Aksaray Bayan Masöz
“Üzülmeyin, hanımefendi Sivertsen. Yakında bu olay aydınlanacak şeklinde görünüyor.” Aksaray Bayan Masöz “Beni ziyaret ettiğiniz müddetçe acele etmenize gerek yok, ” dedi gülerek ve birden eliyle ağzını kapattı: “Aman Tanrım, neler söylüyorum böyle! Sonuçta bu adam insanoğluı öldürüp duruyor, öyle değil mi?” Salondaki büyük saat dördü vurdu. “Çay, tatlım?” “Lütfen.” “Mutfağa gidebilir miyim?” “Evet, ama ben de sizinle gelirsem…” “elbet, elbette.” Ocak ve buzdolabı haricinde, mutfakta savaş zamanından beri değişen çok bir şey yoktu. Olaug çaydanlığı ocağa yerleştirirken Beate büyük tahta masaya oturdu. “Burası mükemmel kokuyor, ” dedi Beate. “Öyle mi?” “Evet. Böyle kokan mutfaklara bayılırım. Doğruyu söylemek gerekirse, mutfakta zaman geçirmeyi severim. Oturma odalarını pek sevmem.”
“Sevmez misin?” Olaug başını yana eğdi. “Biliyor musun, ben de bu mevzuda senden pek farklı değilim. Ben de mutfağı daha çok severim.” Beate gülümsedi. “Salon kendini başkalarına göstermek istediğin yerdir. Fakat mutfakta herkes biraz daha rahattır. Mutfağa geldiğimiz anda ne kadar rahatladığımızı fark etmedin mi?” “Sanırım haklısınız.” İkisi de güldüler. “Biliyor musun, ” dedi Olaug. “Seni göndermelerine çok sevindim. Senden hoşlandım. Yüzünün kızarmasına gerek yok, tatlım. Ben sadece yalnız ve yaşlı bir hanımım. Utangaçlığını seni seven kişiye sakla. Fakat belki de evlisin? Değil misin? Neyse bu da dünyanın sonu değil.” “Siz hiç evlenmediniz mi?”
Aksaray Bayan Masöz
Fincanları yerleştirirken güldü. “Hayır, Sven’i doğurduğumda çok gençtim ve tekrar da şansım… “ “Olmadı mı?” “Şey, belki bir iki kere oldu. Ama o zamanlar benim konumumda bir bayana toplumda pek iyi gözle bakılmadığı için almış olduğum teklifler hep kimsenin istemediği kişilerdendi. Buna pek eş seçmek denemezdi.” “bir tek bekâr ve çocuklu olduğunuz için mi?” “Sven’in babası Alman olduğundan, tatlım.” Çaydanlığın düdüğü ötmeye başladı.
“Ha, anlıyorum, ” dedi Beate. “Çocukken bayağı güçlük yaşamış olmalı.” Olaug dalıp gitmişti ve çaydanlığın sesi gittikçe yükselen düdüğünü duymuyordu. “Düşünemeyeceğin kadar zor. Aklıma gelmesi bile beni gözyaşlarına boğmaya yetiyor. Zavallı oğlum.” “Su… “ “Görüyor musun? Bunamaya başladım.” Olaug çaydanlığı ocaktan indirdi ve fincanlarına su koymaya başladı. “Oğlunuz şu an ne iş yapıyor?” diye sordu Beate saatine bakarak: 04:15. “İthalat-ihracat. Eski komünist ülkelerden çeşitli şeyler alıp satıyor.” Olaug gülümsedi.